Erzurum İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

Erzurum Barları


                                                                                                                                           Erzurum Barı
                                                                       2002 Yılı Erzurum Hatırası

BAR’IN TANIMI


Bar oyununun birçok tanımı vardır. Bunları sırası ile açıklayacak olursak:

1) Bar, dadaşın oyununun adıdır.
2) Erzurum dolaylarında toplu olarak oynanan oyunlara denir.
3) Anadolu’nun Doğu ve Kuzeydoğu bölgelerinde bir çeşit halk dansına denir.
4) Birlikte oynanan oyunlara Doğu’da Bar denir.
5) Kars, Erzurum ve Erzincan bölgelerinde toplu olarak ve genellikle dizi halinde
oynanan disiplinli oyunlara Bar denir.
6) Anadolu’nun Doğu ve Kuzey bölgelerinde en çok Erzurum yöresinde el ele tutuşularak oynanan bir çeşit oyuna Bar denir.
7) Bayburt çevresinden Kars’a kadar olan geniş bir ülke şeridi içerisinde Erzurum ve dolayları bölgesinde sıra oyunlarının genel adına Bar denir.
8) Moğol ve Şamanlar tarafından kullanılan ilkel davula Bar adı verildiğinden, Erzurum oyunlarında, Şamanların büyük oyunlarında çaldıkları çalgının adını aldığından, Bar davul oyunudur.
9) Şaman Türklerinin şölenlerine davul eşliğinde oynadıkları oyunlara Bar denir.
10) Bar, savaş kazancının kutlanması, yiğitliğin anlatılması amacını taşımaktadır. Bu yönüyle tanıma gidilirse; kahramanlık duygu ve düşüncesini sergilemek amacı ile oynanan toplu oyunlara Bar denir.

BAR’IN TARİHÇESİ VE GELİŞİM SAFHASI


9. yüzyıldan sonra Oğuz Türkleri, birçok akınlarla Doğu Anadolu’ya gelmişlerdir. Buralarda büyük medeniyetler kuran Türkler, birçok medeniyetleri geride bırakmışlardır. Daha sonra 1071 yılından itibaren Anadolu’nun muhtelif köşelerinde büyük kültür merkezleri kurulmuştur.
Yapılan arkeolojik kazılarda Erzurum Ovası’nda Karaz, Tufanç ve Pulur köylerinde bir takım eski Türk medeniyetinin kalıntılarına rastlanmıştır.
Folklor kelime anlamı ile ‘Halk Bilimi’ demektir. Yerleşik hayata geçen Türk halkı, sosyal faaliyetlerini arttırmışlar ve böylece folklorun bir kolu olan Halk Oyunları da doğmuştur. İslamiyetin doğuşundan önce Türkler, Totem’lere inanmaktaydılar. Uzun müddet totemizmin etkisi altında kaldılar. Yani bazı hayvanları sembolleştirerek onlara taparlar ve onlar için ayinler tertip ederlerdi. Bu ‘Totezmizm’ in etkisi islamiyetin kabülünden sonra da devam etmiştir Bu bizleri Türklerin vermiş oldukları sanat eserlerinde açıkça görebiliriz. Selçuklular ve Saltuklulardan kalan eserler incelendiğinde, bu eserlerin üzerinde aslan, kartal, ejderha resimleri göze çarpar. Erzurum’da bulunan Yakutiye Medresesi, Üç Kümbetler, muhtelif kümbetler ve Çifte Minarelerde bunların bariz örneklerini görmek mümkündür.

Yukarıda açıklamamızdan da anlaşılacağı üzere, Totemizm’in folklor ve sanat üzerinde tesiri oldukça büyüktür. Bu etki Bar oyunlarımızda da görülmektedir. (Tavuk ve Turna Bar’ı) Orta Asya’dan başlayan göçler, savaşlar, kıtlık, deprem, sel felaketi gibi unsurların, Türklerin yaşayışında büyük etkisi olmuştur.

Göç halinden kurtulup, yerleşik bir duruma geçen Türkler savaşlarda kahramanlıklar kazanmışlar, toprak sevgisi, vatan sevgisi üstünlük kazanmaya başlamış. Savaşlarda kahramanlık, mertlik, dürüstlük artık bir sembol haline gelmiştir. İşte bu mertlik ve kahramanlık bar oyunlarını da getirmiştir. Barların tetkikinden de anlaşılacağı üzere Totemizm’in etkisi dışındaki barlarda bu duyguları görmekteyiz.

Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin 3.cildinde Erzurum’da Atlarla Cirit oynandığını, bu ciritlerde Erzurumlu erkeklerin toplu olarak oyun oynadıkları, bunları davul-zurna eşliğinde oynadıklarını söylemektedir.

Bar’ın tarihçesine kısaca bir göz attıktan sonra, Kurtuluş Savaşı’nın başlamasıyla, evvelce düğünlerde, derneklerde oynanan barlar da kaybolmaya başladı. Halk kendi derdine düşmüş, erkekler cepheye gitmiş, kalan yaşlılar ise bu oyunu devam ettirememişlerdir. Fakat yaşlılardan dinlediğimiz hikâyelerde, Dadaş cephede memleket hasretini, ana baba, yar ve evlat hasretini bar oynayarak ve memleket türküleri söyleyerek gidermeye çalışmıştır. Savaş yıllarından evvel büyük bir coşkunlukla oynanan barlar 1925 yıllarında şapka isyanı diye anılan 117 Erzurumlunun çeşitli cezalara çarptırılması ile sonuçlanan olaydan sonra, zamanın polis müdürü Tevfik Bey’in yazılı bildirisi ile bar oynamak yasaklanmıştır. Gerekçe olarak da şu tez ileri sürülmüştür.

“Bar, halkı isyana teşvik ediyor. Bunun yasaklanmasına.”(1)
Bu yasak toplumun neşesini elinden almış ve bir yıl kadar geçen süre içerisinde bar oynanmamıştır. 30 Ağustos 1926 tarihinde İhsan YAVUZER adlı bir subayın bayram töreninde Bar’ı oynatması ile Erzurumlu coşmuş ve Bar’ın yeniden oynanmasına ve yayılmasına büyük bir hız vermiştir. Bar oynayanlar devlet müesseselerinde, bilhassa Erzurum Silah Fabrikası’na, o zaman (1934) Erzurum Silah Fabrikası’nda görev yapan Albay İhsan YAVUZER tarafından alınmış, bunlara kıyafetler diktirilmiş ve her gün saat 5’ten sonra silah fabrikasının önünde bar talimleri yaptırılmıştır. Memlekete hizmete hazır, kabiliyetli dört gençten (Efendi, Mevlüt, Nurettin ve Küçük Nurettin) kurulu bir bar heyeti oluşturulmuş ve bu barcıların rahatlıkla çalışabilmeleri için, Erzurum Gücü adı altında bir spor kulübü kurulmuştur. Artık her hükümet büyüğü Erzurum’a geldiğinde bizim barcılarımız o gece gösteriler yapar, büyük takdirler toplardı.

                                 1934- Erzurum Gücü Spor Kulübü Bar Ekibi
                                        1934- Erzurum Gücü Spor Kulübü Bar Ekibi - Albay İhsan Yavuzer İle Birlikte
                           

                               B A R

Yüzyılların ardından kopup gelen bir vakar,
Kahramanlık, yiğitlik, erlik destanıdır bar.
Bu oyunda gör bizi, geçme sakın ıraktan,
Gözün varsa seçersin bar da karayı aktan.
Bir savaş seyri vardır, dadaşın her barında
Görünce kanın kaynar o an damarlarında
Doyum olmaz bir görsen kör oğlunun barını,
Güvenirsin gücüne, düşünmezsin yarını.
Dumlu’dan ta Basra’ya çağlayan selimiz var.
Bahtımız kara değil bu gün Karasu kadar.
Bingöl yaratmadı mı, kan çağlayan Aras’ı
Hazar çalkalanırken kanar Türk’ün yarası
Aman Aras, han Aras, Bingöl’den kalkan Aras,
Al başımdan sevdamı, hazarda çalkan Aras.
Dadaş çelik bir yaydır, onu germeye gelmez.
Çağlayan bir sel olur, dağlara da baş eğmez.
Yayla bulutu gibi yükselir yavaş yavaş,
Sonra birden sel olur, köpürür coşar DADAŞ…
Doğunun sınır taşı Erzurum’un dadaşı,
Efesi var İzmir’in eğilmez Türk’ün başı.

Bar Başlıyor
Barbaşı sallarken mendilini,
Gözüne al dadaşım gönülden sevdiğini.
Dinle davul ne diyor…dan, dan, dan
Ben bu sese vurgunam, can can can…
Canlar yurdundur elbet, her can vatana kurban.
Atalar yurt sevmeyi davuldan öğrendiler,
Bu ilk Bar’ın adına sarhoş barı dediler.
Dadaşlar, ağır ağır bir halka çevirdiler,
Yurda kurban yiğitler, bu halkaya girdiler.
El ele tutuştular, gönülden tutuşanlar, hepside sarhoştular.
Seven sarhoştur elbet; içse de, içmese de.
Ses yok, donmuş dudaklar gözler halkalanıyor,
Ufuklar bayraklaştı, cihan dalgalanıyor.
Dan, dan, dan, kanları kaynaştıran bir ses çıktı zurnadan.
Dağlar gibi Dadaşlar, kımıldadı durmadan.
Rabbim bu ne duruştu, gözler şimşekleşiyor,
Kırat kişniyor, neden toprakları eşiyor?
Silkin ey Palandöken, dök başından karını,
Dadaş oynarken senin, gösterir vakarını.
Vur davulcu, candan coşsun Dadaşım,
Çal zurnacı, oynasın Dadaş, dönüyor başım.

Sadettin AKATAY (1904- 1944)

BAR ŞİİRİNİN ÖYKÜSÜ

(İhsan Coşkun ATILCAN’ın kaleminden)

29 Ekim 1939 günü, Cumhuriyet bayramı münasebetiyle Erzurum Belediye salonunda bir balo düzenlenmişti. Bu baloda bar tutmak üzere Halkevi bar ekibi de davet edilmişti. Barcılar Muhtar DURSUNOĞLU, Öğr. Sağır Tevfik BEY, İlhan ERTUGAY ve ben olmak üzere dört kişiydik. Temsil kolu başkanı Ali Cennet BEY Güzelyurt lokantasına götürdü. Aramızda Sadettin AKATAY da vardı.

Saat 20.30 da lokantadan kalktık Belediye’ye gittik. Belediyenin kapısına vardığımız zaman teşrifatçılar “Sizi kim davet etti, davetli değilsiniz.”diyerek bizi içeri almadı. Biraz çakırkeyf olan Sadi BEY çileden çıkmış “Ulan biz davet edilmeseydik böyle giyinir kuşanır gelirmiydik? Ali Cennet BEY’e dönerek “Sizi davet eden Dürzi bu heriflere talimat vermeliydi.” Gibi ağır sözler söyleyince biz onu alıp oradan biraz uzaklaşmıştık ki reis muavini Cemil BEY koşarak yanımıza geldi. ‘Çocuklar kusura bakmayın, arkadaşlar sizin davetli olduğunuzu bilmiyorlarmış, buyurun gelin” diyerek bizi odasına götürdü. Kısa bir süre orada beklerken Sadi BEY homurdanıyordu. Biraz sonra Cemil BEY geldi bizi salona götürdü, cazın yanındaki yerimizi göstererek tekrar özür diledikten sonra sonra gitti.

Caz çalıyor, herkes dans ediyordu. Bir ara bizi piste davet ettiler. Biz, davul – zurnanın Paşa Köşk havasıyla ortaya çıktık. Daha önce verdiğimiz talimata uyarak davul-zurna sustu. Ben Sıtkı Korkmaz’ın

Biz Erzurumluyuz, doğu ilimiz
En büyük ulusun dili dilimiz
Bingöl’den Aras’a akar selimiz
Bu er kaynağının Dadaş’ ıyız biz.

Dizeleriyle başlayan dört bölümlük dörtlüklerini okuduktan sonra oradakilerin coşkun alkışları arasında barlarımızı oynayarak yerimize oturduk. Sadi BEY çok heyecanlanmıştı. Beni kucaklayıp kutlarken gözleri nemliydi. Yine caz ve dans başladı. Biz ikinci kez piste davet edilirken Sadi BEY, “çocuklar, siz bara başlamadan önce bende kısa bir şey okuyacağım” dedi. Ve bizimle birlikte ortaya çıktı. Gri geniş çizgili bir elbise giymişti. Ceketinin düğmeleri her vakit olduğu gibi ilikli, sol eli ceketinin cebinde olduğu halde, masada sigara kutusunun arkasına eski yazıyla yazmış olduğu şu dizeleri okuduktan sonra alkışlar, arasında yerine oturdu.

Yayla bulutu gibi yükselir yavaş, yavaş,
Sonra birden köpürür sel olur coşar Dadaş
Doğunun sınır daşı, Erzurum’un Dadaşı
Efesi var İzmir’in eğilmez Türk’ün başı.

O gece benim okuduğum şiir, Sadi BEY’e bir bar şiiri yazmasını ilham etmiş, o gece yazmaya başladığı bar şiirini bir iki ay içinde geliştirerek son biçimini vermiş halk evinde bizlere sunmuş, bizlerde her bar tutmaya başlamadan önce onu okumaya gelenek haline getirmiş olduk. Ruhu şad olsun…!

ERZURUM ERKEK BARLARI

Erzurum barları genellikle açıktan başlar ve bir açık bir kapalı olarak sırayla oynanır. Açık barda oyuncular yorulur ve sonra kapalı bar tutarak birbirlerine yaslanıp dinlenmeye çalışırlar. Bu durum müzisyenler tarafından da bilindiğinden barcılar ne çalınacağını söylemez. Davul-zurna ne çalarsa barcılar o barı oynar. Erzurum barlarındaki figürler, ağır başlılık ve mertliğin ifadesi olduğundan çok hırçın hareketler görülmez. Bar ağırdan başlayarak gittikçe hızlanır.

Günümüzde Oynanan Erkek Barları Şunlardır:


1) Başbar (Birinci bar, Sarhoş barı)
2) İkinci bar (Dikine)
3) Aşırma
4) Hoşbilezik
5) Sekme
6) Tamzara
7) Koçeri
8) Narey
9) Delloy
10)Temirağa
11) Çingeneler
12) Yayvan
13) Köroğlu
14) Uzundere
15) Hançer
16) Hesiko
17) Karabet
18) Tavuk
19) Daldalan
20) Turna

Erzurum barları açık ve kapalı oynananlar olarak ikiye ayrılır:

1) Açık Oynanan Barlar: Bu barlar da elele tutuşarak ve tutuşmadan iki kişinin karşılıklı olarak oynadığı barlar olarak iki kısma ayrılır.

A. Tutuşarak Açık Oynanan Barlar:

Başbar, Hoşbilezik, Sekme, Çingeneler, Temirağa, Narey, Uzundere, Tavuk Bar’ı.

b) Tutuşmadan İki Kişinin Oynadığı Açık Barlar:

Köroğlu, Haçer Bar’ı, Turna Bar’ı.

A. Kapalı Oynanan Barlar:
Dikine, Tamzara, Koçeri, Delloy, Yayvan, Hesiko, Karabet, Aşırma, Daldalan.

BARLARDAN ÇIKARABİLECEĞİMİZ MANALAR

BAŞBAR: Kahramanlığın, yiğitliğin, mertliğin ve yenilmezliğin bir sahnelik gösterisidir. Bu oyun Dadaş’ın ağırbaşlı ve vakarlı olduğunu ifade eder.

İKİNCİ BAR (DİKİNE) : Dadaşların birbirlerine gönülden bağlı olduklarını ifade eder.

SEKME: Bir çeviklik ve cesaret ifade eden bar Erzurum barlarının en hareketlisidir.

AŞIRMA: Dadaşların harpte ve sulhta, hareket halinde, iş hayatında birlik ve beraberlik içinde olduklarını ifade eder.

NAREY: Dadaşın zevkinin çevreye aktarmasını sembolize eder.

DELLOY: Dadaşların hep birden bir komut altında ileri ve ani olarak geriden gelen tehlikeye karşı dikkatli olduklarını ifade eder.

KOÇERİ: Dadaşların savaşlara gönüllü katıldığı ve kahramanca savaşmaktan zevk aldıklarını sembolize etmektedir.

TEMİRAĞA: Bir yansılamadır. Aksak Timur’un yürüyüşü bu barda taklit edilmektedir.

TAMZARA: Dadaşın kafa ve beden güçlülüğünü ifade eder.

TAVUK BARI: Bu barın Tetomizm dininin etkileri ile oluştuğu anlaşılmaktadır. Tavuğun kanat çırpması gibi figürler vardır.

UZUNDERE: Bir su akışını simgeler. Bir yörenin adından geldiği savunulur. Tortum yöresinde oynandığı ve adının Azort barı olduğu bilinmektedir. Bir yansılama oyunudur.

HANÇER: İki kişi tarafından bıçaklarla oynanan bu oyunda Türk’ün çeviklik ve cesareti gösterilir.

YAYVAN-KÖROĞLU: Nazlı bir tempo ile başlayan önceleri dost sıcaklığında ve sonraları kılıçlı bir döğüşe çevrilir. İki kısımda oynanır. Yayvan barının bitiminden sonra iki oyuncu ortaya çıkarak Köroğlu barını oynarlar. Bu bar pala ve kılıçla oynanır. Bu oyunda ilk önce kovalama ve kaçış, sonrasında karşı karşıya saldırma ve hücumlar sergilenir. İki silahşörün kollaronı kalkan ederek bir muharebe meydanında nasıl çarpıştıklarını temsil ettiği, bir diğer görüş ise, iki âşığın maşukları için yaptıkları kanlı mücadeleyi yansıtır. Çok canlı ve heyecan vericidir.

HANÇER BARI: Bu oyun kahramanlığın, yiğitliğin, delikanlılığın, sevginin, hoşgörünün, bağışlanmanın ve kardeşliğin örneklendirilmesidir. Bir çok yörede gördüğümüz bıçakla ve değnekle oynanan benzerlerinden farklı, elde iki bıçak ve karşılıklı iki delikanlının oynadığı bu oyuna bir çok hikaye anlatılmaktadır. Oynayış şekline bakıldığında bir düelloyu andırmaktadır. Bir kız için birbirini öldürecek kadar yarışlar görülmemektedir. Buna benzer halk türkülerimizde derbeder, garip makamlarında okunan türkülerin hikayelerinde de bu tarz hikayelere rastlamamız mümkündür. Erzurum hançer barında arkadan vurma, tuzağa düşerek yaralama yoktur. Her figür yüz yüzedir. Önde gidenin arkasından gelen kişinin tey! Narasıyla birinci oyuncunun geriye dönüşü ve karşılıklı vuruşlarıyla süren oyunun sonunda bıçaklarını bacaklarının arasından değiştirerek mertliği, hoşgörüyü ve kardeşliği sembolize ederek oyun sona erer.

ERZURUM KADIN BARLARI


Kadın Barları, Erzurum ve kazalarında kadınlar ve kızlar tarafından oynanır. Erkek barlarının figürlerine göre daha basit ve yumuşaktır. Kadın barları oynanırken çoğu barların ezgili olması nedeniyle barı oynayan grup tarafından çalgı ile beraber barın ezgisi okunur. Erzurum kadın barlarında gerek figürasyon ve gerekse kıyafetler bakımından Türk kadınına yakışan, ağırbaşlılık, zarafet ve incelik gözlenir.    

Günümüzde Oynanan Kadın Barları Şunlardır:

1) Çarşıda Üzüm Kara
2) Temirağa
3) Kavak
4) Aşşahtan Gelirem
5) Atın Üstünde Eyer
6) Çift Beyaz Güvercin
7) Akça Ferikler
8) Narey
9) Hoşbilezik
10 ) Döne
11) Kavurma Koydum Tasa
12) Üç Ayak
13) Aşırma
14) Habudiyar
15) Pasinin Tersinesi
16) Pasinin Sallaması

BAR TERİMLERİ :

BAR BAŞI:
Barların başında oynayanlara “bar başı” denir. Bar başı olmak zor olduğunu kadar da mesuliyetli bir yerdir. Oyuncunun bar başı olabilmesi için, bazı meziyetlerden ve çalışmasından değil, doğuştandır. İyi bir bar başı, önce kendisinin güzel oynadığını gösterir. Sonra oyundaki duygularını ifadeye çalışır. Mesuliyeti altındaki ekibinin kumanda merkezidir. Barda komutlar bar başınca verilir. Barın kaç tane oynanacağı, süresi ve hangi barların oynanacağına bar başı karar verir.

KOLTUK ALTI: Bar başının hemen yanındaki oyuncudur. Koltuk altının bu görevi zordur. Bar başından aldığı komutları ve işaretleri ekibin sonunda oynayan “poççik” e kadar bir telsiz gibi iletir.

KELLELER:
Koltuk altı ile poççik arsındaki oyunculardır.

POÇÇİK: Barın en sonunda oynayan oyuncudur. Barbaşı gibi elinde mendil vardır. Bar başı kadar önemli görev yüklenir. Oyuncuların dağılmasını önler, onların daha düzgün oynamalarını, sağa sola yapılan hareketlerde, diz çökmelerde, bar başı ile birlikte onların dağılmalarını ve barın göze hoş gelen dizi akımını sağlar.

DADAŞ VE DADAŞLIK

Dadaş kelimesi anılınca ilk akla; mert, cesur, hangi şartlar altında olursa olsun hak ve hakikatin müdafisi tığ gibi bir Erzurum delikanlısı gelir. Ömrü boyunca bağlı kaldığı prensiplere, tehditlere, ne de parlak vaatlere taviz vermeden yaşamasını bilen, bir karakter ve eğilmeyen bir baş anlaşılır.

Dadaşlık; iyi, güzel, her devir ve her zamanda beğenilen, övülen mümtaz vasıfların çevrelediği bir seciye örneğidir. Çok defa dadaşlığı bir meslek olarak kabul edenler, hatta yeni yetişen bir Erzurum delikanlısının, çocukluktan delikanlılık devrine geçişinde birtakım merhalelerden geçmesi, ona dadaşlığın öğretilmesi lazım geldiğini iddia edenler bile olmuştur.

BAR KIYAFETLERİ

Erkek Kıyafeti


ÇAPOLA (Cıstik): Bar oynarken ayağa giyilen ayakkabıdır. Derisinin çok yumuşak olması en büyük özelliğidir. Bu özelliğe istinaden ayak figürleri daha kolay gerçekleştirilir. Yaşlılar tarafından giyilene ‘markop’, gençlerin giydiğine ise ‘yemeni’ denir.
ZIĞVA: Uçkurlu, beli bol, lacivert kumaştan yapılan arkası torba şeklinde pileli giysidir. Bunun üzerine siyah ipek kaytan süs olarak işlenir. Zığvanın bol olmasını sağlayan pile sayısının 32 olmasına özen gösterilir.
YELEK: Lacivert kumaştan yapılmıştır. İki tarafa kapanabilen kaytanlı ilikleri vardır. Kenarları ve cep ağızları kaytanla işlenmiştir.
GÖMLEK: Gömlekler beyaz olup, dik yakalıdır. Düğmeleri beyaz veya siyah olabilir. Uzun olan kol ağızlarında 4- 5 düğme bulunur.
KAZEKİ: Uzun kollu kısa bir cekettir. Kolları geniş, kol etrafları siyah kaytanla, ön tarafı ve cep ağızları motifli kaytanla süslüdür.
KUŞAK(ŞAL): Eskiden Acem, Trablus veya Tosya şalı diye adlandırılan renkli iplerle örülmüş-dokunmuş, bar oynayanın belini sıcak tuttuğu gibi aynı zamanda cep vazifesini gören kumaştır. Kama da bele sokulunca şal tarafından tutulur.
GÜMÜŞ KÖSTEK: Gümüşten yapılmış, yelek üzerine asılan, daha önceleri saat taşımada kullanılan ince zincirden aksesuardır.
PAZUBENT: Genellikle boncukla örülür. Gümüş olanları da vardır. Kola takılan, içerisine dualar konulur.
MENDiL: Barbaşı ve Poçcik ellinde mutlaka mendil bulundurması gerekir ve mendil kullanmak da bir maharet işidir. Her barın, her figürün ritmine ve psikolojik havasına göre kullanılır.

Kadın Kıyafeti

BİNDALLI: Kadife üzerine simle Türk motifleri işlenmiş giysidir. Göğüs ve boyun kısımları dantelle süslenebilir. Aynı danteller kol ağzına da eklenir. Kol, beden ve bel kısmı vücuda oturur. Etek kısmı ise rahat hareket etmek maksadı ile geniş yapılır.
LEÇEK(YAZMA): Başa örtülen, pullarla veya boncuklarla oyalanarak süslenen pamuktan yapılmış başörtüsüdür. Bu isim halen kullanılmaktadır.
GÜMÜŞ KEMER: Belde gümüş kemer bulunur. Bu kemer muhtelif parçalar halinde birbirine bağlanır. İşlemelidir ve kaşı daha süslüdür. Bazılarında sedef kakmalar bulunur. Şimdi kakmalı kemerler yapılmadığından antika değeri taşımaktadır.
PABUÇ: Pabuçlar siyah ve önden bağlıdır. Yumuşak deriden yapılmış olup, hafiftir. Kolay hareket olanağı sağlar.
DİZLEME: Beyaz yünden örülmüş, diz kapaklarına kadar uzanan çoraplardır.
MENDİL ve DİĞER AKSESUARLAR: Erkek barlarında olduğu gibi kadın barlarında da barbaşı ve poççikte mendil bulunur. Ayrıca kızlarımız aksesuar olarak boyunlarına altıntop, beşibirlik, kollarına burma bilezik, Oltu taşı kaşlı altın yüzük takarlar.



       Bar Kıyafeti      Bar Kıyafeti






Kaynakça: (Folklor Araştırmacısı, Suat KILINBOZ)